12 Aralık 2008 Cuma

Serpil Karaosmanoğlu'nun Ardından

M.NİHAT MALKOÇ

Ölüm bayram seyran dinlemiyor. Ömrü bitenin defteri dürülüyor. ‘Daha yapacak çok işlerim var, ne olur ölüm vaktini biraz tehir eyle’ diyemiyorsunuz Azrail’e. Geçtiğimiz günlerde herkes bayram yaparken bir ruh daha fena âleminden beka âlemine göç eyledi. Ölüm bir yüreği daha susturdu. Trabzon’da uzun yıllardan beri yazma çalışmalarını sürdüren, kaleme ve kâğıda adeta sevdalı olan bir bayan yazarımızı kaybettik. Bayramın ikinci günü dostlarına bir elveda bile diyemeden sessizce aramızdan ayrılan Serpil Karaosmanoğlu’ndan söz ediyorum. Bayram sevincine gölge düşüren, bir evi hüzne boğan bu acı, ölüm gerçeğini bir kez daha önümüze dikti. Onu tanıyanlar acılara boğuldu, tanımayanlar da üzüldü şüphesiz.

Genç denebilecek bir yaşta(62 yaşında), yazma aşkıyla doluyken aramızdan ayrılan merhum Serpil Hanım’la aynı gazetede, Hizmet gazetesinde yazıyorduk uzun yıllardan beri. Onun daha çok hikâye ve romanları bölüm bölüm yayınlanıyordu Hizmet gazetesinde. Daha sonra bu öyküler “Yemen Güneşi” adı altında iki kapak arasına alındı. “Yemen Güneşi” benim de kütüphanemi süsleyen kitaplardan biriydi. Üç kızı vardı Serpil Hanım’ın. “Yemen Güneşi” kitabını bu evlatlarına ithaf etmişti. Evlatlarından sonra kitapları geliyordu. Kitaplarına, bir evlat kadar olmasa da, çok değer veriyordu. “Yemen Güneşi” adlı kitabı aslında iki farklı eseri ihtiva ediyordu. Yani “Yemen Güneşi” ve “ O Yeşil Tepeler” adıyla iki kitap bir arada yayınlanmıştı. Demek ki mevcut imkânlar ancak buna elvermişti. Kitabının arka sayfasındaki ‘Hasret’ adlı şiirinde Trabzon’a duyduğu derin sevgiyi satırlara dökmüştü:

“Serin sularından kana kana içtiğim
Uzun sokağından yıllarca geçtiğim
Dünyada seni birinci il seçtiğim
Benim zümrüt yeşili can Trabzon’um”

Merhum Serpil Karaosmanoğlu “Yemen Güneşi” adlı kitabının Önsöz’ünde hayatına dair notlara da yer veriyordu. İşte bu notlardan bazıları şunlar: “Trabzon’da sırtını Boztepe’ye dayamış, eski adıyla Arafilboyu(Esentepe) Mahallesi’nde etrafı yüksek taş duvarlarla çevrili, iki katlı, beyaz boyalı, dört bir yanı çiçek ve meyve ağaçlarıyla dolu bir evde doğdum. O güzel bahçemizde neler yoktu ki?... Çiçeğinden meyvesine, çeşit çeşit hayvanlara dek… Sokak kapı üstü, hanımeliyle sarılı olan bahçemizde, mis gibi kokan leylaklar, sümbüller, , şebboylar, kasımpatılar ve de bahar dalları, kapımızın iki yanını süsleyen, etrafa harika kokular veren beyaz zambaklar, limon çiçekleri ve o muhteşem laleler…”

Serpil Hanım yazmayı çok seven, adeta hayat tarzı olarak gören kalem dostu bir insandı. O yazmayı bir terapi olarak görüyordu. Sorunlarını yazarak, okurlarıyla paylaşarak azaltıyordu. Gördüklerini, duyduklarını, duygu ve düşüncelerini paylaşmaktan zevk alıyordu. Bir şeyler ortaya koymak, üretmek ona ayrı bir haz veriyordu. Sürekli okuyup yenileniyordu.

Uzun yıllar ilkokul öğretmenliği yaptıktan sonra lisans tamamlama programına katılarak Sosyal Bilgiler Öğretmeni olan Serpil Karaosmanoğlu, toplumsal eğitime çok önem vermiş, fırsat buldukça insanlara bir şeyler öğretme gayreti içerisinde olmuştur. Onun ilk eseri ‘Kır Çiçeklerim’ adını taşıyan şiir kitabıdır. ‘Gerçek Yaşam Öyküleri’ edebiyat alanında verdiği ürünlerin ikincisidir. Bu kitaptaki altı öykü kurgu değil, hepsi gerçek hayatta da yaşanmıştır. “Ganita’dan Zigana’ya” adlı kitabı 2002 yılında basılmıştır. Bu eserde 1900–1960 yılları arasında yaşanmış gerçek yaşam öyküleri vardır. Bu öykülerin dördü yazarın başından geçmiş olaylardan esinlenerek kaleme alınmıştır. Hizmet gazetesinde de yayınlanan ‘Yemen Güneşi’, Yemen Harbinde yaşananları kapsamaktadır. “O Yeşil Tepeler” de Cumhuriyetin ilk yıllarında annesini ve babasını kaybeden üç yetim çocuğun öyküsü anlatılmaktadır. Yine Hizmet gazetesinde tefrika edilen, henüz kitap halinde yayınlanamayan “Haminne’min Osman’ı” 1925’li yıllarda yaşayan toy bir delikanlının hayatını anlatmaktadır.

Ebediyete göçen Serpil Hanım’a Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum.